Friday, July 31, 2009

Çukali

Kararmış Çömlek
.......
Şimdi geniş, kil bir çömlektir yüreğim
kaç kez ateşlere sürülmüş
binlerce kez yemek pişirmiş yoksullar için
emekçiler, gezginler için
işçiler için ve küçük birimleri için
aç güneş için, dünya için tüm dünya için
işini gereği gibi yapan yoksul, islenmiş, kararmış bir çömlektir
otlar ve arada bir parça et kaynatır içinde
aç kardeşlerim altta karıştırırken ateşi
her biri odununu katar
her biri payını bekler.

Yannis Ritsos/Lemnos adası
Çev. Herkül Millas-Cevat Çapan

Kimilerine göre güney denen topraklarda, orada hep yaradılıştan beri doğallıkla varolmuş insanların seçtiği sözcükler vardır. Eğer oralarda yaşama hakkını kendinizde buluyorsanız bu sözcüklerin peşine düşme, öğrenme yükümlülüğünden haberdar olmanız gerekir. Bu sözcükler yaşantının ince örüntüsünü yaratırlar. Sizi bulunduğunuz yerde, insan denen yüreğin içine doğru yolculuğa çıkmaya niyetlendiyseniz rahatlatırlar. Bu sözcükler sizi sırtında da taşırlar, anlamaya doğru. Yok eğer böyle bir niyetiniz yoksa bırakın oturduğunuz yerde oturun..
Tsoukali Ege denizinin pek çok yerinde tencere demektir. Bodrum’da, Bozburun’da “çukali” diye söylenegelir. Ben bu sözcüğün farkına halam Kara Hanife’nin söyleyişiyle vardım. Bir de -toprağı değil denizi bol olsun-Feridun Kaptan’dan duydum. Denizin dibindeki çukalilerden sözetmişti. Aklımı başımdan alan bir şeydi bu sözcük. Denizin dibi, daha doğru dürüst telaffuz edilemeyen amphoralarla doluyken bir de çukaliler mi vardı?
Sonra Bozburun’da bir avluda çukali gördüm. İçine su konuyordu. Kuzular gelip içsin diye. Boz renkli bir çömlekti bu. Üstündeki deniz kabukları beyaz beyaz, yer yer dökülmüştü. Avlunun kuruluğu, sıcaklığı gibi, bir incir ağacının dibinde bekliyordu.
Sonra içine kuru bakla ıslatılmış bir çukali daha gördüm. Yeşil solgun baklalar, belli belirsiz kızıl mayalanmış, köpürmüşlerdi içinde. Başımı kaldırdığımda adalar ve gökyüzü, deniz lacivert mavisiydi. Bu çömlekler ve Bozburun, boz ve kuruydu.
Sonra Yannis Ritsos sökün etti geldi denizin üstünden. Öyle daha televizyon, renkli baskı kitaplar dergiler nerede? Kuru, saman kağıdı dizeler geldi, durduğumuzu yere, arkamızda kalan yollardan. Önümüzdeki erişilmez adalara doğru bir seslenişi taşıdı. Sonra da bir kaset armağanında ilk kez Ritsos’un sesinden “Kapnismeno Tsoukali” şiirini dinledim. Ardından gelen ses, Nikos Ksilouris’in idi. Besteci demir yürekli Hristos Leontis bu şiiri alıp gönlümüze doldurmuştu.
İnsan yemek yapan hayvandır. Yemek kültürü üzerine eğreti hayatların, oburluğun gitmesi sinir bozucu. Sözcüklerin hakkını vererek, ekmeği elinin tersiyle itmeden, yere düşmüş bir bezelye tanesini ziyan etmeden yaşamak diye bir ağırbaşlılık nerede kaldı artık? Güney denen yere gelip de çukali sözcüğünü duymamış olanları yadırgıyorum..