Tuesday, October 8, 2013

Ağapitemu büyük anne İsmail, 10 Nisan 1932 yılında büyük annesine böyle seslenmiş: "Ağapitemu Büyük Anne".. Sonra kartın, kendi fotoğrafının arkasında sürdürmüş sözlerini; "Su stelno aftin ti karta os enthimisi apo eğo ya na su kano tebriki to Kurban Bayrami su filo ta dio serya ke kano doa tu theo ya na sesi kala ke na masez miksios frini/İsmail.." Bu kartı sana benden bir hatıra olarak ve de kurban bayramı tebriki olarak gönderiyorum, iki yanaklarından öpüyorum ve Tanrıdan dua ederim ki iyi olasın.. Agfa bir fotoğraf kartının arkasında yazılı olan sözler bundan yıllar öncesinde Nisana rastlayan bir kurban bayramını kutluyor. Bu bir sesleniş olarak ne ilginçtir! Bir kere Latin harfleriyle Yunanca yazılmıştır. Araya giren Türkçelere ne demeli. Anneler günü haftasının üstünden geçerek yeni bir mayıs haftasına girerken tütmekte olan turunç, portakal ve limon çiçeklerinin deniz üstünde salınışlarının getirdiği bir sarhoşluk belki de kartı beğenmemin nedeni. Rüzgar kuzeyden gelip serinlik doldurarak şişiyor ve bahçelerin üstüne ağıyor. Oradan yeniden yükseldiğinde turunç, portakal ve limon çiçeklerinin kokusunu alıyor soluğununun içine. Hızlı gelen yaz gibi hızlı esen bir rüzgar. Belki haftaya çiçekleri ve kokularını asla bulamazsınız. "Ağapitemu Büyük Anne" de öyle bir şeydir. Varken varlık değildir. Yokken hiç varlık olamaz, özlem olur. İsmail, bir çiçekli balkonda oturmuş fotoğraf çektirmiş. Bakışları, göz ucu dışarıya doğru kaymış. Dışarıda sıcak bir bahar var gibi. Saksılar, balkon demirlerinin üstünde, tahta raflarda dizili. Sonra Thonetvari bir sandalyaya oturtmuşlar İsmail'i. Ütülü pantolonu, kravatı ve süveteri ile bakımlı bir çocuk. İsmail, uzak ve ırak bir diyardaki, Rumca bilen bir büyük anne için çektirmiş bu fotoğrafı. Uzak ve ırak bir diyardaki, yaşanması hiç düşünülmemiş bir özlemi tatmış İsmail. İsmail'in çağında göçün acısı biliniyordu, adı konamıyordu. Göç, "andalaği" ya da "mübadele".. Onları "Büyük Anne"den ayırmıştı. "Sevgili Büyük Anne", ne kadar uzaklardasın ve belki de ayrı bir dilin sarmalındasın. Desem ki şöyle, desem ki böyle; her şey boş ve anlamsız. Belki de 2000 yılının eşiğinden geçmemiş olan İsmail için anne ve Büyük Anne özlemi daha değerli ve anlamlıdır. Bu anlamın yolculuğu 1932 yılından beri bir Agfa kartpostalın arkasında yüzmüş yüzmüş ve sonunda Anneler Günü sularında beni bir turunç, portakal ve limon çiçeklerinin koku bulutu altında bulmuştur. Geçmiş gündür ama annelerin güzel günleri olsun, yaşamları oğullar, kızlar, evlatlar arasında kutlu olsun..