Friday, August 2, 2013

Saat odası

Saat Odası ile ÖYKAM Uzun açılımı ile Ödemiş Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi. Daha önce dile getirdiğim gibi çevremizdeki son yıllarda yaşanan en önemli ilerleme. Bir ilçe ve onun çevresindeki yaşantının izlendiği müze girişimi. Tam olması gerektiği gibi bir kütüphanesi var. Ekonomik döngü için de küçük bir satış yeri. Bana göre, zamanının çağdaş bir bir girişimi olan Yıldız Oteli artık bir müze çatısı olarak görev yapıyor. Çevredeki tüm başkaldırma, haksızlıkla boğuşma, başına buyrukluk tutkusunun bir ürünü olarak Cumhuriyet döneminde ferahlamış bir ilçe merkezinin ruh halini anlıyorum. Dağlardaki obalar, takipler, zeybekler, zaptiye, tütün kaçakçılığı ile bölge Menteşe-Aydın soyu Türklerinin önemli bir yurdu. Ödemiş ise o kadar eskiye gitmeyen, en fazla 18. yüzyıla uzanan bir yerleşim. Cumhuriyet ile parlayışı bir yenilenme olarak kavgalı geçmişe meydan okuma gibi aslında. İzmir’le kıyaslanırsa, belki de Bergama gibi, bundan 60-70 yıl önceki bu yenilenme ruhundaki benzerlik karşılaştırılabilir. İzmir sonradan tavsadı mı? Geçen yılın ilerlemelerine bakalım. Dali sergisi çıka çıka bir baskı resim koleksiyonu çıktı. Belediye istese cebinden o koleksiyonu satın alabilirdi bile. Son yıllardaki tüm müze söylemleri fos çıkmaya devam ediyor. Hala büyük bir arkeolojik yorum içeren müzeleşme hayal bile edilemiyor. Arkeolojik alan çalışmaları çok geri ve zayıf. İyi niyet söylemlerinden öteye bir profesyonellik bir türlü gelmiyor. Sanat galerisi bakımından hiçleşmiş İzmir’de Arkas’ın girişimi Fransız Sarayı sergileri de olmasa! Öteyandan hiç okumayan ilericilikle gelinen nokta, tüm Ege taşrasında az olan birikimin de yitirilmesi. Kuzey Ege’de Adatepe zeytinyağı , zeytin, sabun müzesi dışında hiçbir kültürel girişim yok. Kilise onarımlarının boyut kazandırdığı Ayvalık, gecikmeli olarak sivil mimarisi ile turizme katılmaya yeni karar verdi. Pergamon lüks servis ama indiğinizde yönlendirmesiyle tüm dükkanların önünden sizi zorla geçiren teleferiki ile bir şeye benziyor gibi. Ören yeri niteliği ve güvenliği, şusu busu çok düşük. Sart ona benzer. Efes ise hergün insanlardan oluşan silindir ile eziliyor sayılır. Selçuk Müzesi inşaatı gelecek vadediyor gibi. Güney Ege’de parlayan tek şey her şeyiyle Aphrodisias. Milet Müzesi, o görkemli geçmişe ve inanılmaz buluntulara karşın azın azı bir sergileme. Ören yeri düzenlemeleri açısından da pek içimiz açılmıyor. Örnekse Lagina’da taş taş üstü sergileme tarzı görülmüş değil. Magnesia “Hellenistik mimarlığın özgün bir parkı” olamıyor. Priene “İyon mimarlığının rönesansı” tapınağı ile parlıyamıyor. Didyma “dev mimarlık anıtı” ile çıkış yapamıyor. Halikarnas ise bırakın “Dünyanın yedi Harikası”nı teki elli liralık lahmacunları ile ünlü. Laodikeia ise üniversite, Türk arkeolojisi ve yerel güçler bileşkesinin tek, ışıldayan ürünü. Orası ile ne kadar övünsek azdır. Taşrada müze yapmak ve yaşatmak gerçekten önemli bir girişim. Bunun için kaynak sağlamak, imkanlar yaratmak gerekli. Yıldız Oteli’nin bir müzeye çevirmek Ödemiş Belediyesi’nin önemli bir yatırımı. Burada bileşenler aslında yerel yaşantının çağdaş ve evrensel bir yöntemle yansıtılması. Müze bana göre kitaptan sonra bulunmuş en önemli entelektüel ürün müzedir. Bağışçıların payı ile bilimsel katkılarla müzelerin kurumlaşmasına iyi bir örnek. Yalnızca ölülerden kalan eşyalar biçiminde değil. Kütüphanesi önemli bir araştırma ortamı. Orada, iç avluda bile oturup bir çay içmek ve Ödemiş kent kültürü ile yakınlaşmak güzel bir hemşehrilik morali. ÖYKAM, eğer uygulanırsa Kayaköy’deki Çakıcı Mehmet Efe evi onarımı ile yavrulayacak gibi. Az ötedeki Bayındır’da eski hükümetin otelleşmesi, Ermeni kilisesi onarımı, eski Tekel hanının geri kazanılması gibi girişimler de unutulmamalı. Birgi ise ne yazık ki mı desem; bölgemizin bir üniversitesinin işi olamasa da ülkemizin bir üniversitesinin girişimi ile bambaşka bir boyuta doğru ilerliyor. 1 ağustos günü ÖYKAM’ın bir bölümü saat odası olarak açıldı. Oradaydım ve o güzel keyfi birlikte yaşadım. Saatçı Ahmet Güldağ’ın 1960’lardan beri hizmet veren dükkanı müzede bir birim olarak yer aldı. Elli yıllık emek, insan çevresi, anı artık bir müze biçimi ve boyutu ile izleyicieye ulaşacak. Bu çağdaşlaşma özlem içindeki taşranın en büyük tutkusu saat merakı neredeyse 18. yüzyıla dek iniyor. Türkler’in su, çeşme tutkusu gibi saat de Avrupalı gezginlerce hep dile getirilmiştir. Ardından Almanya ile iletişim gibi fırsatlar saatlerle haşır neşir bir halk kültürü yaratmıştır. Ahmet Güldağ’ın dükkanı bir bakıma Ödemiş’te dolaşan eski zaman ruhlarının yeni zaman, ahir zaman eşyası saatle buluşmasına mekanlık etmiş bir yer. Yeniliğe özlemin en önemli yansımalarından olan saat edinmek bize her zaman öncelikli gelmiştir. Başkan Bekir Beye’e, Engin Berber hocaya bu girişimin sonuçlanmasındaki çabaları için Ege kültürü adına teşekkür ederiz..

No comments: