Friday, September 7, 2007

TÜRK EDEBİYATINDA KÜLTÜRPARK/FUAR


“Aşk da Gezer”Fuarın Romanı mı?

Necati Cumalı’nın Aşk da Gezer adlı romanı, belki de Kültürpark’ı içeren en yoğun tek roman örneğidir. Öykü İstanbul’da başlar. Arkeoloji öğrenimi gören Ergun Uğurlu’nun yaşamı yazdığı bir tiyatro oyunu ile değişir. “Türkan’ın Kısmeti” adlı oyunu bir süre İstanbul’da izleyici ilgisi gördükten sonra Ergun, tiyatro yaşamının içinde bulur kendini. İzmir’e yakın bir çiftlikte oturmaktadır ve Fuar günleri gelince, kente gelecek tiyatrolarla, daha doğrusu sanat çevresinden insanlarla ilgilenmektedir: “1967 yılında, fuarın açılmasına bir gün kala, akşam üstü, Ergun yeni dostlarından tanınmış aktör bülent Kardam ile beraberdi. Önlerinde yarıladıkları bira bardakları, Kültürpark’ta Ada Gazinosu’nda, en yukarı setteki masalardan birinde oturuyorlardı. Ergun’un en sevdiği günler başlıyor, sokakları yavaş yavaş doluyordu İzmir’in. Eylül sonlarından Mayıs başlarına kadar, kendi açısından boşalmış saydığı İzmir’e haftada bir inerdi ancak. Mayısta, İstanbul ile Ankara’da mevsimi kapatan tiyatrolar, birer ikişer İzmir’e gelmeye başlarlardı. Tiyatroların gelişleriyle Ergun kış uykusundan uyanır, tiyatro yazarı olarak bir başka yaşama dönerdi. Temmuz girerken, fuarın açılacağı güne kadar koskoca Kültürpark, restoranları, gece kulüpleri, değişik oyun yeriyle onların olurdu artık. Ergun, çoğu içkiyi, arkadaşlığı seven, yaşamayı İzmir’in hesaplı kitaplı tüccarlarından, dar sınırlı dünyaları içinde tutsak yaşayan yetişmeleri yarım kalmış aydınlarından, başka türlü anlayan bu hoş çocuklarla, her gün her saat bir arada görünürdü Kültürpark’ta…” (Aşk da Gezer, s:13-14)

Ergun yalnızca tiyatro sanatçısı dostlarıyla değil, Fuarın hazırlığı için gelen ressam ve heykeltraşlarla da ilgilenmektedir. Fuar açıldıktan sonra da ressamlar ve heykeltraşlar İstanbul’a çekilmekte o, bu kez tiyatrocular ve müzisyenlerle başbaşa bir yaz sonu yaşamaktadır. Fuarın pek çok kez açılışına tanıklık eden Necati Cumalı, romanın örgüsü içinde bu ayrıntıları en iyi biçimde betimliyor: “Fuar bir yarış tabancası patlamış gibi açıldı. Binlerce kişi açılış saatini beklemiş koşuşuyordu. İzmir’e bağlanan bütün karayollarında otobüsler salkım saçak doluydu. Daha sık kalkıyorlardı çıkış yerlerinden, şöförler yollarda daha hızlı sürüyorlardı arabalarını. Uçaklar, vapurlar, trenler dolu geliyorlardı İzmir’e. büyük küçük bütün taşıtları dolduran yabancılar kalabalığı, bakanın nutkundan sonra açılan kapılardan bir solukta taşırdı adeta Kültürpark’ı. Bir gün önce ancak çalışanlarla, bazı lokallerinin gediklilerinin uğradığı parkta, bu kalabalık, sinema, vapur çıkışlarında olduğu gibi dirsek dirseğe, omuz omuzaydı şimdi. Kadınlar erkekler enselerinde birbirlerinin soluklarını duyarak, ayaklarını başkalarının basmalarından kollayarak dolanıyorlardı. Her köşe renk, ışık içindeydi. Kırkı aşkın yabancı devletin pavyonlarını uzun bir dünya gezisine çıkmanın tadıyla geziyorlardı. Lunapark bir bayram yeriydi. Büyük dolabın dönüşü fuarın neresinden bakılırsa görünüyordu. Atış yerlerinde yara aldıkça batan gemilerin, devrilen av hayvanlarının, ölen vahşilerin çıkardığı madensel tıkırdamalar, elektirikli otomobillerin çarpışmaları, eksenleri ucunda havalanan uçakların inip kalkmaları, ölüm kulesinde dönen motosikletlerin cehennemsel gürültüsü, kahkahalar, gülüşler, sevinçli konuşmalarla karışıyordu. Ayakta yiyecek satan bütün yerlerin önünde kuyruk vardı. Bütün oturulacak yerler, lokantalar, gazinolar, gece kulüpleri, tiyatrolar, sirk doluydu…” (Aşk da Gezer, s:54)

Necati Cumalı romanında Kültürpark’a ilişkin çok özel adresleri de veriyor: “Otelin önünde Sevgi, Nursen’in koluna girdi. Vasıf Çınar Bulvarı’ndan Kültürpark’a doğru yürüdüler. Fuara gidiş saatleri başlamıştı İzmirlilerin. … Görevlilere özgü giriş kartlarını göstererek bilet almadan Kültürpark’a girdiler. Önce saat kulesinin altındaki dondurmacı Ömer Ağa’ya uğradılar. Birer külah dondurma aldılar. Dondurmalarını yalaya yalaya açık pavyonları dolaşmaya başladılar...” (Aşk da Gezer, s:92)

Romandaki kişiliklerin üyesi oldukları İ.S.T., Fuar Açıkhava Tiyatrosu’nda temsiller vermeye gelen bir topluluktur. Romanın sarmalı, bu tiyatronun üyesi oyuncular ve başka tiyatro sanatçıları arasında geçen ilişkiler biçiminde gelişmekte, bir yandan da Necati Cumalı, Kültürpark/Fuar arka planını ustalıkla kullanmaktadır:”Lunaparkın kalabalığına karışınca unuttular Kemal ile Rengin’i. Atlı karıncaların, elektirikli otomobillerin, dönme dolapların, salıncakların önlerinde dura dura gelişi güzel dolandılar. Açık büfelerin birinde ayranla sandviç yiyerek açlıklarını kırdılar. Tiyatroya geldiklerinde saat yedi buçuk olmamıştı daha..” (Aşk da Gezer, s:94)

Görüldüğü gibi Necati Cumalı’nın gerçekçiliğinin belirmesinde Kültürpark/Fuar betimlemeleri romana katılmaktadır. Bu gerçekçilik, bir İzmir yaşam standardı biçiminde hem Kültürpark/Fuar içinde sürmekte hem de dışında da bildiğimiz ölçülerde ve geleneklerde akıp gitmektedir:”Tiyatrodan çıkınca acelesiz, lunaparkta küçük bir tur attı tek başına. Saat on ikiyi bulunca, Kültürpark’ın Dokuz Eylül kapısından bir faytona bindi. Kordon’a çıktı. Fayton cumhuriyet alanı’ndan Alsancak’a dönünce, daha önceden sözleşmiş gibi ilk lokantada Belkıs’ı bulacağını biliyordu. Lokantaya yaklaşırken, beyaz örtüsü ile kaldırımda uzayan masayı gördü. Lokantanın önünde faytondan indi…” (Aşk da Gezer, s:116)

Necati Cumalı, Romanın Fuar süresinde gelişen öyküsünü, Ergun ve Belkıs arasındaki umutsuzluğa sürüklenen bir aşkın yıkım, ayrılık olarak bitişinde, yine bir İzmir gerçeği sahne ile romanını kapatır. Belkıs’ın uçağı uğuldayarak İzmir’in üstünden geçer. Ergun Göztepe’deki evinden uçağın kuzeyde Yamanlar dağı üstünde kayboluşunu izler. Romanın birinci bölümünde (1. Bölüm/1)aktarılan İstanbul ve Ergun’un yaşamına ilişkin bilgilerden sonra ikinci bölümden başlayarak (1. Bölüm/2) romanın tüm kurgusu, Fuar süresini kapsamaktadır. Tarih olarak söylenirse 1967 yazının Ağustos sonu ile Eylülü romanın zamansal sınırlarını oluşturur. Bu bakımdan ilişkiler mekansal olarak Kültürpark sınırları içinde ve dışında, zamansal olarak da Fuar süresinde geliştiği için Aşk da Gezer’i bir bakıma Kültürpark/Fuar’ın romanı saymak yerinde olacaktır. Aşk da Gezer, bir İzmir kökenli aydının İstanbul’da tanıdığı entellektüel hazları kendi kentinde bekleyişi biçiminde özetlenebilir. Bunun karşılığı ise Kültürpark’ta düzenlenen Fuar etkinliklerinin öncesinde ve sırasında tiyatro ve öteki sanat çevrelerinden gelecek insanların yaşama tutkularından, renkli kişiliklerinden Ergun’un buruk biçimde yararlanmasıdır.

-Necati Cumalı, Aşk da Gezer, 6. Baskı Çağdaş Yayınları İstanbul 1998

No comments: